Bu tarafa bakıyoruz; herkes bir koşuşturmada. Yapacak bir şeylerin olmamasına anlam veremiyorum. Bu badireler toplum duygusunu birbirlerine aşılamış milletlerin coğrafyalarında olsaydı inanın, tüm ülke insanı seferber olurdu. Bilinçli toplumlar, bilinçlerinin kaybolmaması için badirelerin yaşandığı yerde kenetlenip birbirlerine destek olurlardı. Biz olduk mu? Kısmen. Birçok kişi yaşanan badireleri şova döktü. Bilinçten yoksun bir millet olduğumuz ve devamlı dövüştüğümüz için, '' acaba mı? '' sorularını kendimize yansıttık. Sağduyulu değiliz. Kısmi olarak birçok güzel duyguların temsilcileri olabiliriz ama genele indirgediğimizde çoğunluk kötülük emellerine sahip olduklarından ötürü sağduyudan mustaribiz.
Yıkıcı etkilere sahip birçok hadiseler duyduk ama tepkisiz kaldık. Bitmeyen bir iğrençlikler dizesinin içerisinde yıllardır çırpınıp durduk.
Ölenleri rahmetle anıyoruz...
Şöyle bir düşünsenize depremden ucu ucuna kurtuluyorsunuz. Sevdiklerinizin bazılarından haber alabiliyor birçoğundan ise hiç haber alamıyorsunuz. Tüm enkazlar üzerine yıkılmış gibi canlı durmaya çalışıyorsunuz. Başınızı soktuğunuz evinizin yıkılmadığını ve ağır hasar almadığını öğrendiğinizde bodrum katındaki evinize deprem korkusundan dolayı günlerce girmiyorsunuz. Bakıyorsunuz ki dışarıda sağanak yağmur var. Gidecek yeriniz yok. Eve giriyorsunuz. Sonra ansızın bir sel akın ederek pencereden içeriye giriyor ve su içinde kalıyorsunuz. Üzerinizdeki enkaz bu kez ıslanıyor ve daha ağır oluyor.
atlatılan ikinci badire...
demez misiniz; bir hakkım kaldı, diye...
O yüzden sebep afet bölgesindeki insanları anlayamayız. Gerçekleşen olayların bıraktığı yüklerin avuç kadarını sırtımıza aldığımızda yere kapaklanacağımıza hepimiz eminiz ve anlatılacak o acı dolu olayları duymaktan kaçınırız. Çünkü hazır değiliz; çünkü enkaz altında kalmadık...
Yağmura hasret kalmış şehrin göbeğinde, yağmurun yağmasını beklerken güneşin açmasını tatlı serzenişte bulunmanın verdiği sinirle, sele maruz kalan insanların serzenişleri bir olabilir mi?
Sanırsınız afetlerin yaşandığı yerler Türkiye'den koparılmaya çalışıyor. İnsanlarımızın maruz kaldıkları şeyler hafife alınmayacağı gibi her insanın kaldırabileceği olaylar değildir. Birçok insan gördüklerini hatırlayacak ve tanık olduklarının canlılığı bir ömür gözlerinin önünden gitmeyecektir...
Üzerlerine düşen yükleri kaldırmaya gitmedik. Mesele enkazları kaldırmak değildi. Ruhlarını esir alan tozun dumanın altında sessizce enkaz altında bekleyen imanlarına ulaşmalıydık.
Ülkenin her yerinden araçlar kaldırılıp oradaki insanları alıp evlerimize götürmeliydik. Biz neler yaptık, kiraları arttırdık. Biz neler yaptık, depremzedeleri dolandırdık. Biz ne yaptık, enkaz altında kalan ganimetleri çaldık. Biz ne yaptık, insanların acılarını dinlemek yerine onların acılarından kazançlar elde ettik. Biz ne yaptık, neler yapmadık ki...Biz kendi insanımızın yaşadıklarına kayıtsız tavırlar sergiledik ve duygularının bize geçmesine izin vermedik. Bizler sadece görmek ve anlamak istediğimiz kadarını kendimize davet ettik.
Bölgede yaşanan durumun akabinde
'' devlet onlara bakıyor '' denilmesi insanlık suçudur. Sağduyunun kaybolması haliyle bilinçten kopmaktır.
Kirlenmiş bir toplumuz...
Birbirimize çamur atmaktan, kir pas içinde kalmışız da haberimiz yok.
Vicdan ve ahlak sahibi insanları 7 günlük Yas ile gönüllerinin dinmeyeceğini biliriz.
altı hafta oldu yaaa hala olayın şokundayız.
YanıtlaSil